Genel Başkanımız Evrensel Gazetesinde döneme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

İletişim-İş Başkanı Levent Dokuyucu: Birleştiren bir anlayışla ilerleyeceğiz

İletişim işçilerinin yaşam koşullarının ağırlaştığı pandemi sürecinde genel kurulunu toplayan İletişim-İş Genel Başkanı Levent Dokuyucu’yla konuştuk.

Taşeron, esnek ve güvencesizlik ‘iletişim’ iş kolu için adeta kural haline geldi. Pandemi günlerinde evden çalışan, bilgisayar kameraları ile sürekli gözetlenen iletişim işçileri için çalışma ve yaşam koşulları ağırlaştı. Tam da böylesi bir süreçte olağanüstü genel kurul gerçekleştiren DİSK’e bağlı İletişim-İş Sendikasının yeni genel başkanı Levent Dokuyucu ile iletişim işçilerini, sendikal anlayışını ve işçi sınıfına yönelik saldırıları konuştuk. Dokuyucu, “İşyerlerini önemseyen, günlük ve istikrarlı işyeri çalışması yaparak somut sorunlar üzerinden emekçileri birleştirmeyi hedefleyen bir sendikal anlayışla ilerleyeceğiz” dedi.

İletişim-İş olarak olağanüstü kongre gerçekleştirdiniz ve sendikanın yeni genel başkanısınız. İletişim-İş Sendikası nasıl bir mücadele hattı izleyecek?

Sendikalarda başkanlıktan çok bir ekibin yönetim ve üyelerimizle kurduğumuz bağı önemsiyoruz. Yani sınıf adına değil sınıfla birlikte bir sendikacılığın temsilcisiyiz. Önümüzdeki süreçte yeni dönemde gerek üyelerimizden gerekse de kurullarımızla oturup yeni dönemin planlarını yapacağız. Kuşkusuz sendikaların mevcut halleri ile temsil ettikleri işçi ve emekçilerin ortak talepleri etrafında birleşmek ve örgütlü bir güç olarak patronların karşısına dikme görevini yerine getirmekte ciddi zayıflıklar olduğu bir gerçek. Emekçilerin birleştiği ve mücadele örgütü olması gereken sendikaların bu görevi yerine getirmedikleri sürece bu zayıflık daha da derinleşecektir. Bu anlamda İletişim-İş sendikası yeni bir sendika. Bugün yapacağımız ilk işlerden biri üye sayımızı artırmak olacak. İş kolumuzdaki önceliklerimizden biri örgütsüz işçilere ulaşarak sendikamızda örgütlemek ve toplu iş sözleşmesi yapabilecek duruma getirmektir. İletişim iş kolu dışarıdan bakıldığında diğer iş kollarına göre daha iyi gözükür ancak bu çok da geçerli değil. Çağ dışı koşulların egemen olduğu bir iş kolu aslında. Bu nedenle bütün enerjimizi bu şekilde çalışan işçi arkadaşlarımızı sözleşme yapacak konumuna getirdiğinde sendikamızın yöneleceği hatlar da farklı olacak.

Nasıl bir sendika?

İşyerlerine ve emekçilere dayanan, gücünü ve yetkisini üyelerden alan, örgütlenmesinde ve mücadelesinde işyerlerini önemseyen günlük ve istikrarlı işyeri çalışması yaparak somut sorunlar üzerinden emekçileri birleştirmeyi hedefleyen bir sendikal anlayışla ilerleyeceğiz. Sadece ücret sendikacılığı üzerinden değil, işçi arkadaşlarımızın çalışma yaşamına ilişkin yani esnek çalışma, taşeron çalışma, evden çalışma gibi bütün bunların değişmesi için mücadele edeceğiz. Sadece sendika üyelerine değil, işyerinde çalışan tüm emekçileri bu mücadelenin bir parçası yapmayı hedefliyoruz. Dolayısıyla sadece kendi üyelerinin değil, bütün bir sınıfın çıkarlarını temel alan bir sınıf sendikacılığını hayata geçireceğiz.

Öncelikli talepler herkese iş, çalışanlara iş güvencesi, insanca yaşayacak ücret, eşit işe eşit ücret, esnek ve kuralsız çalışmaya son verilmesi, kadın ve genç işçilerin sorunları, sendikal örgütlülüğün önündeki engellerin kaldırılması, taşeronlaştırmanın yasaklanması ve kıdem tazminatının gasp edilmesine karşı duran bir sendikal mücadelenin parçası olacağız.

PANDEMİ KOŞULLARI AĞIRLAŞTIRDI

Pandemi iletişim iş kolunda çalışan emekçilerin de çalışma koşullarını nasıl ağırlaştırdı? Somut örneklerle anlatacak olursanız iletişim işçileri hangi koşullarda çalışıyor?

Sendikamızın iş kolu iletişim, posta ve çağrı merkezi alanlarını kapsıyor. Biz pandeminin başladığı mart ayı ile birlikte üye işçi arkadaşlarımızdan, örgütlenme çalışmamızın sürdüğü işyerlerinden çalışma koşulları ve salgına karşı önlemler ile ilgili sürekli bilgi aldık. İletişim ve çağrı merkezlerinde birçok işletme uzaktan çalışma ve esnek çalışmaya geçti. Posta ve kargo gibi alanlarda -65 yaş ve kronik hastalar dışında- tüm işçi arkadaşlarımızın iş yükü daha da arttı. Pandemi ile birlikte döneminde maske, para dağıtımları posta emekçilerinin yükünü daha da artırdı. Çok az kişi ile çok fazla iş yapmak, sokağa çıkma yasaklarının olduğu günlerde dahi gece yarılarına kadar çalışmak zorunda kaldılar. İş yükünün artmasının yanında işçi arkadaşlarımızın diğer sıkıntısı da hijyen malzemelerine ulaşamamak oldu. Hatta bu nedenlerle İstanbul’da Üsküdar ve Bayrampaşa’da işçi arkadaşlarımız buna karşı iş durdurarak yanıt verdi.

İletişim ve çağrı merkezi iş kollarında ise durum biraz daha farklı. Salgının başında özellikle çağrı merkezlerinin dar mekanlarda kurulu olması nedeniyle oluşan havasızlık işçi arkadaşlarımızı tedirgin etti. Hatta bu tepkilerini sosyal medya üzerinden bile yansıtan işçi arkadaşlarımız işten atılmakla tehdit edildi. Bir GSM operatörüne bağlı taşeron çağrı merkezinde işçi arkadaşımız ‘çalışma ortamını yayınladığı’ gerekçesi ile işten atıldı ve ancak gelen tepkiler üzerine şirket geri adım atmak zorunda kaldı.

Uzaktan çalışmanın kendine has sorunları da oldu. Mesela evden çalışırken -normalde- iş yerinde işverence verilmesi gereken yemek, internet hizmeti vb. evlerde karşılanmak zorunda kalındı. Bu da çalışan işçi arkadaşlarımız için ayrı bir külfet getirdi ancak şirketler bu giderleri karşılamadı.

Kısaca belirtmek gerekirse posta ve iletişim sektörlerinde pandemi dönemi zaten var olan sorunları büyüttü, taşeron çalışma, esnek çalışma ve uzaktan çalışmayı işçi aleyhine yaygınlaştırdı.

“UZAKTAN ÇALIŞMA ÖRGÜTLÜLÜK AÇISINDAN ENGEL”

Pandemi ile beraber işkolunuzda emekçilerin sendikaya yönelimi arttı mı? Pandeminin işçiler için getirdiği ağırlığa karşı sendikal örgütlenme çağrısını nasıl yapıyorsunuz?

Pandemi sürecinde sendikal örgütlülüğün öneminin bir kez daha görüldüğü kanısındayım. Kendi işkolumuz da dahil olmak üzere az çok işçilerin örgütlü olduğu yerlerde önlemlerin örgütsüz yerlere oranla daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Bazı işkollarında işçi arkadaşlarımız riskli işletmelerde işten kaçınma hakkını kullandı. Bu hak bile işvereni gerekli önlemleri almaya zorladı. Ancak sendikalaşmanın önünde büyük engeller var. İşçi arkadaşlarımızla yan yana gelmede yaşanan sıkıntılar, ayrıca iş kolumuzda çalışan işçi arkadaşlarımız üzerindeki yoğun gözetim ve genel baskı yaşanıyor. Mesela kamuda örgütlü olan ve bizimle aynı iş kolundaki Haber-Sen’e bağlı birçok işçi ve yönetici arkadaşımız sürgün edildi.

Örneğin posta emekçileri için en büyük sorun taşeron çalışma ve kadro sorunu. Biz bu iki temel sorun etrafında işçi arkadaşlarımız örgütlenmeli. Çağrı merkezi ve iletişimde de taşeron çalışma yaygın elbette. Ayrıca kadrolu ve taşeron çalışan işçi arkadaşlarımız arasında gerek ücret gerekse de ikramiyelerde konusunda farklar var. Yine iletişim ve çağrı merkezlerinde uzaktan çalışmanın pandemi sonrası genel bir model haline geleceği gibi bilgiler geliyor. Bu modelin çalışma yaşamı ve sendikal örgütlülük açısından tehlikeli olduğunu düşünüyoruz.

“GENEL GREV KONUŞULUYOR, GENEL GREV KOMİTESİ OLUŞTURULMUYOR”

Hükümetin kıdem tazminatını fona devri tartışmaları sürüyor. Bir yandan da ücretsiz izin uygulaması süresi uzatıldı. Tüm bunlara karşı ne dersiniz?

1990’lı yıllardan beri tüm hükümetler kıdem tazminatını bir şekli ile kaldırmak için nabız yokluyor. Kıdem tazminatı işsizlik ve emeklilik durumunda bir güvence niteliğinde. Keyfi işten atmalara karşı bir engel durumunda. Patronlar yıllardır kendileri için yük olduğu kıdem tazminatını kaldırılması yönünde hükümetler ile birlikte saldırı hazırlığında oldu. Sendikal cephede dönem dönem buna karşı cılız da olsa tepkiler gelişti. Cılız dememin sebebi genel grevi olarak ifade ettikleri bu saldırıya karşı bir hazırlık şu an mevcut değil. Örneğin yıllar önce benimde bulunduğum Türk-İş genel kurulunda genel grev kararı alınmış olsa da yıllardır hiçbir somut örgütlenme yapılmadı. Mesela işyerlerinde genel grev komiteleri, kıdem tazminatı komiteleri oluşturulmadı. Yani kıdem tazminatının işçi için ne anlam olduğu bir anlamıyla işçiden gizleniyor. Konfederasyonumuz DİSK de kırmızı çizgimiz olarak görmüş ve bunu asla tartışılamaz olduğunu açıklamıştır. Sadece ‘kıdem tazminatına dokunmayın’dan öte örneğin ‘Bir gün çalışan işçi bile kıdem tazminatı alabilmeli’ denilmelidir. İşyerlerinin kapanması veya iflası durumunda işçi tazminatları alacaklıların en başında olmalı ve hatta bu devlet güvencesinde olmalıdır.

Sadece kıdem tazminatı değil elbette pandemi koşullarında salgın bahanesi ile ücretsiz izin ve kısa çalışam ödeneği ile patronlara kıyak yasalar meclisten geçirildi. Bu kadar kolay geçirilmesi konfederasyonların bu süreçteki pasifliğinin de bir sonucudur. Bu elbette sorgulanacaktır. Ücretsiz izin uygulaması işçiye sorulmadan alınan bir karar. Bu süre içinde sigorta primleri yatmıyor. Asgari ücretin yarısı kadar bir ücret ile insanları yaşamak zorunda bırakılıyor. Bunun sendikalar tarafından kabul edilmesini anlaşılmaz buluyorum. Bu nedenle önümüzdeki süreci işçi hareketine saldırıların daha da artacağı bir dönem olarak görüyoruz. Ama bunun karşısında da mücadeleci sendikaların da sesini daha da gür yükseltme dönemi olacağını düşünüyorum. İletişim-İş sendikası olarak da bu mücadelenin örgütlenmesinde işçi sınıfına olan sorumluluğunu yerine getirecektir. Önümüzdeki süreç gerek sendikalar gerkse de konfederasyonlar için turnusol kağıdı niteliğinde olacak. Sınıftan yana sendikacılıkla uzlaşmacı sendikacılığın net görülmesi açısından önemli bir sürece giriyoruz.

LEVENT DOKUYUCU KİMDİR?

1986 yılında Telekom işçisi olarak çalışmaya başladı. 8 yıllık çalışma sürecinde iki dönem Haber-İş temsilciliği yaptı. 1994 yılında Haber-İş İstanbul 1 No’lu Şube başkanlığına seçildi. 17 yıl şube başkanlığı yaptı. 2010 yılında Haber-İş Sendikası Genel Sekreteri seçildi. Bu süreçte hem Telekom işçilerinin mücadelesinde hem de işçi sınıfının hak ve çıkarları için oluşturulan yerel işçi platformlarında yer aldı. 1996 yılında Telekom’un özelleştirilmesine karşı yapılan eylemlerde yer aldı. Telekom’un özelleştirilmesi ile birlikte ilk toplu sözleşme görüşmelerinin içinde yer aldı. 26 bin işçinin katılımı ile 45 günlük grev gerçekleştirildi ve işçi hakları alındı.